9.08.2010

BEBEĞİN GÜNCESİ 2 "Tanrı Olmayı Hazmedebilmek"

     
                         Dört buçuk ay geriye gidiyorum. 18 Mart tarihine. Perşembe günü. İçimdeki zamanını dolduran bebeğimin gelmeye hala niyeti olmayınca suni sancıyla doğumu başlatmaya karar veren doktorum, saat sabah 7 de hastaneye gelmemizi söyledi. "Bugün doğurucam ben" diyerek hastaneye gitmek çok garip bir psikoloji içine soktu beni. Karmakarışıktım. Heyecan, merak..... belki tanımlamaya kalksam, farklı disiplinlrden tanımlamalarla açıklamaya çalışacağım.  34509504830805804 X 1 = 2 gibi bir tanım getirebilirim matematikçe düşünürsem.
           34509504830805804, benim içimde var olan düşüncelerin, yani hissettiklerimin sayısı. Çarpı 1, beni temsil ediyor. Yani o sayıda düşünce, bir bedenle çarpılınca, 2 ' ye eşit oluyor.2 ise Umut ve ben sanırım. Ya da bebek ve ben....ya da Umut ve bebek...
          Veya mesela bir Mantık formülü ile şu şekilde açıklayabilirim: Aşık olan mutlu ise, mutlu olan hastaneliktir.Her hastanelik olan da mutludur.
Daha fazla tanımlamaya gerek yok. Karmakarışığım işte ama içimde olmayan tek şey "korku". Asla korkmadım. Ne çekeceğim sancılardan, ne de doğum anından. 
          İçimdeki yaratığı o kadar merak ediyordum ki, belki de hayatım boyunca hiç bir şeyi bu kadar çok merak edemem. Elimin altında, birkaç katman derinin içinde bir bebek var. Akşam olunca onu kucağıma alacağım. Bu his, insanı allak bullak ediyor.
          Bu allakbullaklık, Anne olmaktan daha çok, Tanrı olmayı hazmetmeye çalışan bünyenin karmaşası. Kadının bir organı,  Allah'ın bir ismi değil mi zaten ?
İşte vahşi bir hayvan gibiyim. Doğuruyorum. Ne kadar modern ve kibar olmayı öğrenmiş olursak olalım, bütün kadınlar bacaklarını açıp, içlerinden birşey çıkarıyorlar. Tüm mahremlik kalkıyor.Orası kan içinde. Kan ve birçok sıvı. Bütün çaban, o kutsal bilgiyi tüm dünyaya sunmak üzere dışarı çıkarabilmek için oluyor.
Bebek çok "saf bir bilgi", dünyaya gelen... Bu bilginin gizemini çözebilmek ve saflığını koruyabilmek gerek o büyüdükçe. Bebeğin, bir "bilgi" olmaktan, "bilme"ye doğru giden yoluna çok iyi rehberlik etmek gerek.

          "Yok"tu...Birkaç saat sonra bir bebek alacaksın kucağına. Senin bebeğin...Sizin bebeğiniz. Kocaman bir dünya. Senin dünyandan ayrı, koskocaman bir hayat...


    Bu fotoğrafta benim için punktum noktası, bacağın bağlanmış olması. Aklıma, doğum sırasında kalkamaya çalışan kadınlar olduğu fikrini getiriyor bu görüntü.




    Hemşirenin eldivenleri, oradaki durum hakkında sağlam bir fikir veriyor... Epey kanlı. Ama korkulucak birşey yok.



    Bu an anlatılamaz. Büyük bir şaşkınlık.Mucize gibi. Onu elimde tuttuğum gerçekliğini idrak edemiyorum. Ona dokunuyorum ve ister istemez kontrol ediyorum vücudunu. Bir problem var mı diye.





    Onu kokluyorum. Öyle harika ki. Ağlaması çok iyi hissettiriyor. Ağlamak, yaşama tutunmak demek. 






    İnsan, kutsal bir bilgi olarak dünyaya geliyor. Bazısının üstü betonla örtülüyor, bazısı siliniyor. Bazısı da yeşeriyor, büyüyor. Koskoca evreni etkileyecek bir enerji oluyor insan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder