30.06.2009

mide bulandırıcı seromoni






büyük bir cinayet gizli her yudumun gerisinde.....
bu sözü ispanyolca yazmak istedim niyeyse...

"duş" un duş' u; "am" ın am'ı; pilav'ın da" p" si




1. birşeylerin gizli anlamını çözebilmek için, o şeye bir süre bakmak, ve üzerine düşünmek gerekir...

2. Casas Ros'un teoremi: Almadovar Teoremi...çirkin bir şeydeki güzellik, ancak ona uzun bir süre baktıktan sonra gösterir kendini

iki önerme de ," zaman" ve "ilgi" kavramları dolayısıyla , aynı.

bu video ve videoya koyduğum ismin ne anlama geldiğini sordular bana..en yakın arkadaşlarım anlamadı..."

ZAMAN...blog okumak, magazin haberi okumayla karıştırılıyor...büyük yazarlar okunuyor yalnızca...bloglara, şöyle bir bakılıp geçiliyor... buna hiç bir şey diyemem.insan birinin yazdığı birşeyi okumaktansa, onun kendine iç çamaşırı almasını izlemeyi tercih eder.(*)
yakın arkadaşlarıma, yazıyı gösterip okutuyorum, ama , kitabımı yazması için ofisine yalvarmaya gittiğim editör havalarında şöyle bir gözden geçiriyor... bunu önce sinir bazucu, sonra da komik buluyorum...kendi oyun bahçemde özgürce dansetmenin tadını çıkarıyorum...( bu bir yalan )


ZAMAN ve İLGİ....."duş" un duş'u; "am" ın am'ı; pilav'ın da "p" si, bir delinin anısına hazırlanmış bir videodur....Marcel Duchamp'ın "Anemic" adlı videosuna bir gönderme...hem görüntü açısından bir yakınlık kurdum, hem de videonun adı, şifreli olarak , Duchamp


videoyu bul izle..bende var...sor iste...


(* ): "sleep" adlı 6 saatlik filmi için yapılan röportajda Andy Warhol'un sözü

müzikli bebek yastığı





bebeciğin başının altında ya da yanında durunca, o bebeğin uyuması ne güzel olur.
bebecikler...bebekler.... büyüyünce birer katile dönüşecekler ...

29.06.2009

rüyamda michael jackson'ı gördüm



Sevgili günlük.
Dün gece rüyamda Michael Jackson' ı gördüm. Bir atletizm yarışmasında birlikteydik. Organizasyonda o da var, tabi o da kendi performansını sergileyecek.Ben yarışıcam. Bayadır dostmuşuz gibi, aynı sofrada kahvaltı ediyor, sohbetleri bitiremiyor, yorgunluk dinlemeden çalışıyoruz... :)
Öldüğünü duyunca, biraz hüzün hissettim. Çocuk yeteneğini keşfedenlerce durmaksızın çalıştırılmış, hem çok kazandırmış hem kazanmış, daha bebekken, 5 yaşındayken , bir yıldız olmuş.... O beş uçlu yıldızı taşımak kolay mı ?
Ben onu hep bir korkak olarak gördüm. Korkak, ceraretsiz, yalnız, şaşkın...
Klipleri dışındaki çekimlerde hep öyle göründü gözüme. Sahne dışında, günlük hayatta görüntülendiğinde, bana elini ayağını nereye koyacağını şaşıran bir sarsak gibi geldi.
Hayat sadece sahne ışıklarının aydınlattığı bir şey olunca, bence o, güneşin altında nasıl davranacağını bilemedi...Onun bildiği tek ışık, sahne ışığıydı...Gün ışığı aptal yaptı onu...Bu yüzden de insan olarak yaşayamadı...4 yaşından beri sahnelerde toz attıran bir insan, normal bir yaşamın gerekliliklerini nasıl bilebilir ki ? Bu yüzden yalnız ve şaşkın, korkak ve acı içindeydi...
Babasına benzememek için derisinin rengini değiştiren bir adam...
Karıları, sanki özellikle hemşire olan ikinci karısı, bence onu yatakta hiç görmedi. Değil yatak, evin içinde bile görmemiştir.
O öldükten sonra, başarılarından bahsetmeye gerek yok zaten hepimizin bildiği birşey sahne konusunda, müzik, özellikle dansta gelmiş geçmiş en harikulade insanlardan.
Klipleri ve sahne şovları bir ordu kalabalığında...Sanki devletlerin ordularının karşısında hareket etme motivasyonunu müzikten alan , dans eden ordular kurdu.
Jameika da çekilmiş klibini izlediğimde neredeyse ağlayacaktım. Hangi şarkıydı unuttum. Çok sıkı takipçisi de değilim hani...
Ama bir insanın, dünya üzerinde ne kadar çok seveni olabileceğini de gördüm...
O kadar insan beni sevse ne olurdu acaba....Ya da ben bir insanı o kadar çok sevseydim ???
Ama o beni seviyor, çünkü rüyama geldi...Sizinkine geldi mi..


Basında çıkan fotoğrafları hakkında insanın birşeyler söyleyesi geliyor. Çocuklarını acayip bir takıntıyla basından saklaması mesela...O çocuklar hep ISADOR DUCAS' ın sırrı gibi kafaları paketlenmiş gibi gezdiler. Michael Jacsson'ın sırları...


Man Ray bu sürreal yapıtını, "Maldoror' un Şarkıları " adlı kitaptan esinlenerek oluşturmuş. 1896 yılında 23 yaşında Isidore Ducas tarafından yazılmıştır.Lötromont da diyebiliriz. Gerçek yazılışını hemen bulucam. Kitapla ilgili herşey çok gizemli.Ducas, çok genç, tanınmıyor ve hayatıyla ilgili herşey muamma...Maldoror' un Şarkıları ' nı yazdıktan sonraki yıl ölüyor. Bu kitabı okuduğumda dehşete kapılmıştım. Sanki okurken karanlık bir fırtına içinde oturarak uğultular arasında okuyordum kitabı. Yarattığı atmosfer öylesine büyüleyici ki, bundan Michael Jackson aracılığıyla bahsetmiş olmam da ayrıca berbat...Ortak nokta dehşetli bir tutku olabilir...
Kafaları paketlenmiş çocuklar bana Man RAY' , ve Isıdore Ducas' ı hatırlattı işte...
Çocukları neden gezdiriyor ki.Mesela nereye gidiyorlar böyle elele. Annemlerin bizi gezdirişine pek benzemiyor.Kırklareli' de İstasyon Caddesi' ne çıkardık, böyle manyak manyak bir aşağı bir yukarı yürürdük, bir elimizde dondurma, diğer eller illa birbirini tutuyor. Ama bizim kafalar alabildiğine özgür, olabildiğince açık...Kimden saklanıcaz ki...



Bu görüntü olay olmuştu. Herkes kızmıştı ona.Ama dediğim gibi işte; sahnede değilse ve yine de kalabalıklar önündeyse, ne yapacağını bilemiyor bu adam. Kötü bir niyeti yok yani, kendi de söylediği gibi... Bebeciğe yazık tabi...Bu bebek son çocuğu galiba, ürünler nasıl numaralanmışsa, o da öyle numaralandırmış çocukları, tek bir isim altında: Michael Prince 2 bu çocuk. Zira ağabeyi de aynı adı taşıyor ama onunki 1
Burada yakalanmışlar. Evden kaçan yumurcaklara benziyorlar.Bir kere de yalnız ve kafalarda paketler olmadan çıkalım deyip arka balkonun sarmaşıklarından inip kaçmışlar gibi...



Şu parmakla işaret beni korkuttuBu fotoğrafsa başlı başına gerçekötesi ! Kadın öylesine normal ki, hatta çirkin ve sıkıcı bir normalliği var. Pazarda tezgah açan kadınlara benziyor. M.J. ise heykel...Duruş, bakış, elin kasılmış duruşu kadının elinin üstünde.....İnsan "neden?" diye soruyor...



































Artık bir bakıcıya muhtac. Ne fena..Yoksa yürümeye mi üşeniyor? Belki de o değil...Kim bilir ?











Bu fotoğrafı, çocuk tacizi suçlamasıyla götürüldüğü zaman karakolda çekilen fotoğrafı galiba. Tanrım....... Bu bakışlar.....

























Ve son olarak, barış,sevgi, güzellik için birşeyler yapmaya çalıştığını düşünüyorum. Bu mesajları klipleri ve şarkılarıyla verdi. Ama sahne dışında becerebildiği söylenemez.



Bir rüyaydı ...Değil mi?



Andy Warhol' un izlenemeyecek uzunlukta filmlerine karşılık, benim de izlenemeyecek kısalıkta filmlerim var

pozlama

"hayatın kaynağı"

Bir kitap okudum.Özellikle ailem olmak üzere birçok kişiye anlatmak istediğim şeyleri dolambaçsız söylüyordu: Ayn Rand, The Fountainhead...

Ondan 3 alıntı yapmak istiyorum:


"Bencil kişi, salt anlamda bakıldığında başkalarını feda eden kişi değildir.Başkalarını herhangi bir şekilde kullanma ihtiyacının üstüne çıkmış kişidir. Onun işlerliği, diğer insanların kanalıyla değildir. Birincil anlamda onlarla ilgilenmemektedir. Amacı da, düşüncesi de, arzuları da, enerjisinin kaynağı da, hep onların dışındadır. Bir başka kişi için varolmakta değildir, kimseden de kendisi için var olmasını istememektedir. İnsanlar arasında oluşabilecek tek kardeşlik, tek karşılıklı saygı bu yolla olabilir. "

"Dereceler ve yetenekler değişebilir ama ana ilke herzaman aynıdır. Kişinin bağımsızlığının, insiyatifinin ve işine duyduğu kişisel sevginin derecesi, onun bir çalışan olarak istidadını ve işinin değerini saptar. Bağımsızlıkinsani sevapların ve insanlık değerlerinin tek ölçüsüdür. İnsanın değeri kendinden gelir, başkaları için neler yapıp neler yapmadığından değil.KİŞİSEL GURURUN YERİNİ ALABİLECEK HİÇ BİRŞEY YOKTUR. BAĞIMSIZLIKTAN BAŞKA DA BİR KİŞİSEL GURUR STANDARDI YOKTUR. "

"Kişi tek başına düşünür, tek başına çalışır. Ama kişi tek başına...hırsızlık edemez, sömüremez, yönetemez. Soygun, sömürü ve yönetme için ona kurbanlar gerekir. Bunlar bağımlılığa işaret eden şeylerdir. "

14.06.2009

kedi çetesi



1457 sokak çetesi... belalı, tehlikeliler. kötülük yapanların korkulu rüyası, pisliklerin ensesindeler...

12.06.2009

DİYARBAKIR CEZAEVİNDEKİ ÇOCUKLARIN SÖZLERİ

Çocukların TTB'ne anlatımları yürek burktu

Türk Tabipler Birliği'nin (TTB) Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan çocuklara ilişkin hazırladığı raporda, çocukların anlatımlarına da yer verildi. Gözaltı süreci ve cezaevinde gördükleri işkenceyi, hakareti anlatan çocukların kimi aylardır niçin cezaevinde tutulduğunu bile bilmiyor .TTB'nin Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan çocuklara ilişkin hazırladığı raporda, çocukların hem tutuklanma hem de gözaltı süreçlerine ilişkin anlatımlarına yer verildi. Çocukların isimlerinin verilmeden anlatımlarına yer verildiği raporda, yürek burkan ifadeler şöyle:

Binaya sığındım. Yunus polisleri 'teslim ol' dediler. Silah kabzası ile kafama vurdular. Kafama dikiş attılar. Mahkemeye kanlı elbiselerimle çıktım...'. '...Gözaltına alınırken emniyette gözlerimi elleriyle sıkıca kapattılar. Tekme yumrukla dövdüler. İki gün savcıya çıkmadan önce doktora çıkarttılar.

Bir gün gözaltı. Sonra terörle mücadeleye oradan çocuk şubeye. Çocuk şubede de bir polis vardı. Geldiği zaman vuruyor. Adı Tahir. Ayı gibiydi. Dizi ile vuruyordu. Eliyle de karın boşluğuma doğru. Diğer çocuklara da, bana da yaptı.

Beş gün gözaltında kaldım. İşyerinden alındım. Özel bir arabaya bindirdiler. Sonra 'Transite' geçirdiler. Transite girmeden ellerim arkadan kelepçeliydi. Yerden toprak alıp ağzıma doldurdular. Elini çektiği sırada tükürdüm. Kalaslarla dövdüler. ...Karakoluna götürdüler. Hakaret. Tehdit. Küfür. Ağza alınmayacak şeyler. Biri içeri girip baban kalp krizi geçirmiş dedi. Psikolojik baskı.

Arka kapıdan karşılandık. Saç yolma, duvara vurma, kalas, beyzbol sopasına benzeyen coplarla on- on beş defa dövüldüm. Daha çok sırtıma, ayaklarıma, baldırıma sopayla. Cinsel organıma elleriyle. Kafayı masaya vurma...Tatbikat için savcı geldi. 'Şikayetin var mı' sorusuna, 'Var' deyince 'Savcı bunları ben yaparsam beni de döverler' dedi. Savcının yanında melek oldular. Sağ gözüm morarmış vücudumda morlukla olmuştu...'

... On dört on beş aydan beri tutukluyum. Sınır ötesi operasyonlara dur olaylarının olduğu gün yoldan alındım. Dokuz kardeşim var. İnşaatlarda çalışırdım. Altı yedi defa mahkemeye çıktım. Ceza durumu olsun, atılı suçu olsun bilmiyorum. Avukat gelmiyor. Daha ne kadar süre kalacağım bilmiyorum. Görünüşe bakılırsa daha uzun süre kalacağız...


...Polisler o yaptı, bu yaptı ayrımı yapmadı. Kimi yakalarsa topladı. Arkadan boğazımı, elimi tuttu attı yere. Dövmeye başladı. diğer sivillerle beraber arabaya getirince copla, kafa mafa demeden dayak attı. Arabadan emniyet şubesine getirilene kadar biri sivil, diğerleri üniformalılar benle beraber üç kişiyi daha dövdüler. TEM şubesinde yine dayak başladı. Bir bayanın saçlarından çekiyorlardı. Akşam çocuk şubesine çıktık. Anlattık yaptıklarını...

...TEM'de bir bayan vardı. Beyaz önlüklüydü. Hemşire miydi, doktor muydu? Bilmiyorum. Bir şeyler yazıyordu kağıda. İlk geldiğimizde koridorun başında olan odada dayak atılıyordu. Sonra koridora çıkartmışlardı. Sonra tekrar o dayak atıldığımız odaya alındık. Sadece bir masa sandalye. Bir grup oturma sandalyesi. Beyaz önlüklü kadın 'Nereniz ağrıyor?' diye sordu. Sağ ayağıma basamıyordum. Leğen kemiğim üzerinde şişlik vardı. Bir şeyler yazdı. 'Nerden başlayayım' dedim. 'Bir yerden başla' dedi. Gösterdim. O sırada kafam şişmişti. Başım ağrıyordu. Üzerimi çıkarttırmamıştı. Bir şeyler yazdı...

...Dayak yediğimi doktora anlattım. Başım şişmiş ağrıyordu. Sırtımda kırmızılık olmuş. Polis beni dövdü dedim. Polis melektir dedi...

...15 Şubat'tan beri okula gidemiyorum. 7. sınıftayım. Sabah okula giderim. Çantayı bırakırım işe giderim. Kardeşim de. Geçim kötüdür. Malzeme taşırız. Akşam altıda eve döneriz kardeşimle. O gün pazardı. Dükkan kapalıydı. Eve döndük. Grubun içinde kaldık. Hiç mahkemeye çıkmadım. Şuan ailemi düşünüyorum. Benden başka büyük yok. Onlar parasız kaldılar. Babam serbesttir. İki kardeş kazandığımızı anneme veririz. Ayda yirmi- yirmi beş lirayı ihtiyacıma alırım. Babam ne iş bulursa gider. Sağlık Ocağında muayene oldum. Her şeyi sordu. Muayene etti. Cezaevinde muayene etmediler. Arama yaptılar sadece...

...bir yıldır cezaevindeyim. Okuma yazma bilmiyorum. Yeni başladım öğrenmeye.

...Seviyorum okumayı. Okuyunca günlük sorunları daha kolay çözüyorum. Konuşmam bile daha düzgün oldu. Sabah akşam düzenli kitap okuyorum.


...cezaevine girmeden önce üniversiteye hazırlanıyordum. Burada ÖSS'ye hazırlanmak için kitaplarımı ailemden istedim. Ailem kitapları cezaevine getirdiklerini belirttiler ancak kapıdaki görevliler getirilen kitapları cezaevine almamışlar.

...diş dolgusuna ihtiyacım var. On, on beş defa müracaat ettim. Sevk edilmiyor. Diş hekimi sadece diş çekebiliyor.

...İlk günler daha sık başım ağrıyordu. Şimdi bir iki haftada bir başım ağrıyor. Burada hiç görmediğim rüyalar görüyorum...

...Yemeklerin miktarı az geliyor. Bazıları yenilmiyor. Haftada üç dört kez kabak geliyor. Revire çıkmak için bir aydır dilekçe veriyorum. Psikiyatri ilaçlarımı almam lazım. Doktora çıkamıyorum.

...Benim astımım var, beni hastaneye göndermiyorlar. Bazen çarpıntım oluyor, kalbim duracak gibi öleceğimi sanıyorum. Bir de Doktor bana panik atak hastası olduğumu söyledi. Nefes darlığı olunca da beni acilen hastaneye götürmüyorlar, sadece ilaçlarımı kullanmamı istiyorlar.'

...Beni doktora götürmüyorlar. Darp yoktur. Polis kendi eliyle dolduruyor. Doktor kaşe ve imza atıyor. Vücuduma bakmıyordu. Girdiğim gibi boşu boşuna gidiyorum. Kameralara görünsün, laf olsun diye. Çocuk Şube'de kendini 'İstihbarattayım' diyen korkunç dev gibi adamlar geldiler. Terörle Mücadeleye gece on iki de götürdüler. Sürekli dayak dayak. Külot atlet mevcut üstümde. Soğuk su döktüler. Ufacık bir yerde. Annem adliyeye gelmiş. Hatırlamıyorum benimle konuştuklarını. Yürüyemediğim için sürüklüyorlardı. Çocuk Şubeye getirdiler. Nöbetçi polis 'Ayıptır. Yaşı küçüktür. Oğlumun yaşındadır' dedi. 'Kes sesini. Seni işten atarım. Onlar terörist' dedi. Küfür konusunda edebiyatları çok gelişmiş. Dinsel, cinsel anlamlı küfürler. Bayan polisler de ağza alınmayacak küfürler ediyordu. Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne getirdiler. Polis Merkezi ve Acil kısmı var. Polis merkezinde oturttular. 'Burada Allah yok peygamber de izinde' dediler.

...Doktor 'Darp var mı? İzi var mı?' diye sordu. Ben de 'halimden belli değil mi?' dedim. Polis hemen belindeki silahı gösterdi bana. Sustum.'


...iki aydır cezaevindeyim. Polisleri televizyonda bile gördüğümde kötü oluyorum. Yapılan küfürleri tekrarlayamam. İnsanın bünyesi kaldırmaz.'


...En büyük hayalim özgür olmak. Dışarıdaki herkes de özgür değildir. Çıkıp özgürlüğümü almak istiyorum.

DİHA

soz bitti...

http://www.savaskarsitlari.org